Burcu, henüz bebekken yurt kapısına bırakılmış ve yurdun sahibi Zahide tarafından evlat edinilmiştir. Ancak Zahide, Burcu’nun çaresi olmayan bir beyin hastalığı olduğuna inanarak onu insanlardan izole ederek, kapalı kapılar ardında büyütmüştür. Yıllar boyunca konuşamayan, hırçın ve hayvanlara benzetilen Burcu’nun sesi, yurt koridorlarında yankılanır; onunla ilgili söylentiler ise yurttaki kızlar arasında hızla yayılır. Kızlar, Burcu’nun içinde cinler olduğuna inanır ve bu yüzden böyle davrandığını söyler.
Bu karmaşanın ortasında, annesini doktorların ihmali yüzünden kaybetmiş olan Kübra, hemşire olmak üzere yurda yeni gelir. Yurttaki kızların zorbalığıyla mücadele eden Kübra, Burcu’nun yalnız ve sessiz dünyasından haberdar olur. İçinde yardım etme isteği uyanan Kübra, Burcu’ya ulaşmanın yollarını arar. Ancak Kübra, bir yandan Burcu ile iletişim kurmaya çalışırken, diğer yandan yurda gelişinin aslında korkunç bir planın parçası olup olmadığını sorgulamaya başlar.
Kübra’nın Burcu’ya yardım çabası, yurtta saklanan karanlık sırları gün yüzüne çıkaracak ve iki genç kadını beklenmedik bir mücadeleye sürükleyecektir.