11 yaşındaki Mildred Wise ile başlar. Sessiz, içine kapanık ve hayal dünyasında yaşayan bir çocuktur. Annesiyle birlikte küçük bir kasabada sade bir hayat sürerken, babası Strawn Wise hakkında çok az anısı vardır. Eski bir sahne sihirbazı olan Strawn, yıllar önce Mildred’i ve annesini terk etmiş ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak Mildred, zaman zaman babasının eski şovlarını izlediği videolarla onun kim olduğunu anlamaya çalışır.

Bir gün, yıllardır haber alamadığı Strawn aniden geri döner. Yıpranmış bir adamdır ama hâlâ eski şovmen havasını korumaktadır. Mildred şaşkındır ve babasına karşı mesafelidir. Ancak Strawn, ona özel bir teklif yapar: “Birlikte bir kamp gezisine çıkalım. Ama bu sıradan bir kamp gezisi değil… Bir efsanenin peşine düşeceğiz!”

2. Gizemli Maceranın Başlangıcı
Mildred istemese de merakı ağır basar ve babasıyla yola koyulur. Strawn, ona “Canterbury Panteri” adlı efsanevi bir yaratık hakkında konuşur. Canterbury Ormanı’nda yaşadığına inanılan, kimsenin gerçekten görmediği bu panter, bir nevi efsane olmuştur. Strawn, onun varlığını kanıtlamak istediğini ve bunun hem kariyerini canlandıracağını hem de Mildred’le güzel bir anı oluşturacağını söyler.

Yolculuk boyunca Mildred ve Strawn, kampçılığın zorluklarıyla karşılaşır. Mildred, şehrin konforuna alışkın olduğu için başlangıçta doğada olmayı sevmez. Strawn ise eski kampçı yeteneklerini konuşturarak ona ateş yakmayı, yön bulmayı ve iz sürmeyi öğretmeye çalışır. Ancak aralarındaki mesafe hâlâ kapanmamıştır. Mildred, babasına güvenmekte zorlanır.

3. Canterbury Panteri’nin İzinde
Kamp alanına vardıklarında Strawn, yıllardır Canterbury Panteri’nin izini süren eski dostu Harris ile buluşur. Harris, yaratığın varlığına inanmakla birlikte onun gizemli ve tehlikeli olduğunu söyler. Panteri ararken yollarını kaybedebilecekleri, vahşi doğanın acımasız olabileceği konusunda onları uyarır. Ancak Strawn bu sözleri önemsemez; gösterişli kişiliğiyle Mildred’in ilgisini çekmeye çalışır.

Mildred, ilk kez babasını tanıma fırsatı bulur. Onun aslında başarısızlıklarla dolu bir hayat yaşadığını, eski şöhretini kaybettiğini ve Canterbury Panteri’ni bulma isteğinin sadece bir efsaneyi kanıtlamak olmadığını fark eder. Strawn, aslında kendini yeniden ispatlamak istemektedir.

Gece olduğunda, kamp ateşi başında baba-kız ilk defa samimi bir şekilde konuşurlar. Strawn, neden gittiğini anlatmaya başlar. Hayatı boyunca sihirbazlık dışında bir şey yapamamış, başarısız olunca ailesini yüzüstü bırakmıştır. Ancak şimdi Mildred için daha iyi bir baba olmaya çalıştığını söyler.

Mildred bu konuşmayı dikkatle dinler ama hâlâ bir şüphesi vardır:
Gerçekten değişti mi, yoksa bu da bir başka numarası mı?

4. Canterbury Ormanı’nın Karanlık Yüzü
Gece ilerlediğinde, Mildred çadırında uyurken garip sesler duymaya başlar. Dışarı çıktığında babasını göremez. Etrafta bir hareketlilik vardır. Harris de kaybolmuştur.

Mildred, babasını aramak için ormanda dolaşırken bir anda devasa bir gölge görür. Canterbury Panteri gerçekten var mı? Yoksa babası ve Harris ona bir oyun mu oynuyor?

Tam bu sırada Strawn aniden ortaya çıkar ve panteri gördüğünü söyler. Ona birlikte bakmaları gerektiğini anlatır. Ama Mildred ona inanmalı mı?

5. Şok Edici Gerçek ve Büyük Kaçış
Mildred ve Strawn, Harris’in çığlığını duyarak sesin geldiği yöne giderler. Harris, ağaç dalları arasına sıkışmış, korkmuş bir halde yardım istemektedir. Harris, yaratığın gerçekten var olduğunu, ona saldırdığını söyler.

Tam o anda devasa bir göz çifti karanlığın içinden belirir. Canterbury Panteri’nin gizliden gizliye onları izlediği anlaşılır. Strawn bu anı belgelemek için telefonuna sarılır, ancak Mildred panterin korktuğunu fark eder. Yaratık, saldırgan değil, yalnızca kendisini korumaya çalışmaktadır.

Strawn, yaratığı filme alıp tüm dünyaya kanıtlamak için yakalamaya çalışırken, Mildred babasının aslında yalnızca kendi ününü düşünerek hareket ettiğini fark eder. Bu noktada babasının, kendisi için mi yoksa sadece eski günlerine dönmek için mi burada olduğunu anlar.

Mildred, Canterbury Panteri’nin kaçması için ona yardım eder. Ormanın derinliklerine doğru hızla kaybolan yaratık, belki de yalnızca bir efsane olarak kalacaktır.

Strawn, bu fırsatı kaçırdığı için öfkelenir ama kızına bakınca, ilk defa gerçek bir bağ kurduklarını hisseder. Mildred, babasının onu sevdiğini bilmek istemektedir, bir canavarı yakalamasını değil.

6. Duygusal Final: Baba-Kız İlişkisi
Sabah olduğunda Mildred ve Strawn, kamp alanını toplarlar. Strawn, hâlâ üzgündür ama Mildred onun elini tutarak ona şu sözleri söyler:
“Bana inanmanı istiyorum. Beni bırakmamanı istiyorum.”

Strawn ilk defa babalık yaparak kızına sarılır. Yıllar sonra gerçek bir aile gibi hissetmeye başlarlar.

Dönüş yolculuğunda Mildred, babasına şu soruyu sorar:
“Canterbury Panteri gerçekten vardı değil mi?”

Strawn gülümseyerek yanıtlar:
“Bazen en güzel sihir, sadece inanmaktır.”

Film, Mildred ve Strawn’ın arabada yan yana gülerek ilerlediği bir sahneyle sona erer. Canterbury Panteri’nin varlığı bir sır olarak kalır, ancak önemli olan canavarı bulmak değil, kaybolmuş bir baba-kız ilişkisini yeniden inşa etmekti.

SONUÇ VE TEMALAR
“Mildred ve Canterbury Panteri”, yalnızca bir yaratık avı hikâyesi değil, aynı zamanda baba-kız bağlarının gücünü keşfeden duygusal bir film.

Macera ve Gizem: Canterbury Panteri gerçek mi, yoksa sadece bir efsane mi?
Baba-Kız İlişkisi: Geçmişte yaşanan ayrılıkların yeniden onarılması mümkün mü?
İnanmak ve Keşfetmek: Bazı şeylerin var olup olmadığını bilmek yerine, onlara inanmak daha değerli olabilir mi?
Bu film, hem gençler hem de yetişkinler için unutulmaz bir deneyim sunarak, macera ile duygusallığı harmanlayan harika bir hikâye anlatıyor.