Tür: Korku, Suç, Dram
Yönetmen: Ji-Yeong Hong
Oyuncular: Soo-bin Bae, Kim Bo-kyung, Jung Won Cha, Yoon-young Choi, Jung Eun-chae
Konu :
Issız bir bölgede, gece yarısı bir minibüsün içinde uyanan genç bir lise öğrencisi, kendisini elleri ve ayakları bağlanmış hâlde bulur. Önünde oturan esrarengiz adam, gözlerinde soğuk bir boşlukla ona bakarken tek bir şart koşar: “Bana korku ver… Yoksa ölürsün.” Bu, genç kızın hayatını belirleyecek ölümcül bir sınavdır. Onu hayatta tutabilecek tek şey, anlatacağı hikâyelerin katilin damarlarında gerçek korkuyu uyandırmasıdır.
Kız, zihninin en karanlık köşelerinden çıkardığı hikâyeleri tek bir nefes gibi, artan bir gerilimle sıralamaya başlar. İlk hikâyesinde, yağmurlu bir gece evlerinde yalnız kalan iki kardeşin, dışarıdan gelen ayak sesleri ve kapının ardında dolaşan gölgeyle gittikçe kuşatılmasını, evin duvarlarının adeta üzerine kapanmasını ve nihayetinde onları bekleyen kaçınılmaz yüzleşmeyi anlatır. İkinci hikâyede, suç dünyasının en tehlikeli isimlerinden biri olan bir katilin, polis nezaretinde uçağa bindirildiğinde zincirlerini kırarak gökyüzünün ortasında ölüm saçmasını; kapalı kabinin içinde, yolcuların umutsuz çığlıklarının motor sesine karıştığı o klostrofobik dehşeti gözler önüne serer.
Üçüncü hikâye, güzellik takıntısı ile birbirine kin besleyen üvey kız kardeşlerin saplantılı hayatlarına odaklanır. Estetik ameliyatların dozunu giderek artıran bu ikili, bedenlerini korkunç birer deneye dönüştürürken ruhlarını da kaybeder; güzellik uğruna girilen bu savaş, geri dönülemez bir kabusa dönüşür. Son hikâyede ise ölümcül bir salgın tüm kenti sarmıştır. Bir sağlık görevlisi ile çaresiz bir anne, enfekte olmuş genç bir kızı kurtarmaya çalışırken, vicdan ile hayatta kalma içgüdüsü arasında parçalanır. Zaman daralırken, kimin kurtulup kimin öleceği karanlık bir belirsizliğe gömülür.
Genç kız her hikâyede, katilin yüzünde en ufak bir kıpırtı arar. Ancak her söz, her detay, sadece hikâyeleri değil, kendi hayatını da ipten alabilecek tek silahıdır. Gece ilerledikçe anlatılar daha karanlık, atmosfer daha boğucu hâle gelir. En sonunda geriye, hangisinin daha korkunç olduğu sorusu kalır: Hikâyeler mi, yoksa onları anlatmaya zorlayan gerçek mi?