Teena, 4 Temmuz gecesi kızı Bethie ile birlikte evine dönerken korkunç bir saldırıya uğrar. Olayın tek tanığı olan Bethie, annesinin yaşadığı travmatik saldırının ardından şüphelileri açık bir şekilde teşhis eder. Ancak, saldırganların arkasındaki etkili ve bağlantılı avukatlar sayesinde zanlılar ellerini kollarını sallayarak serbest kalır.
Adaletin yerini bulmadığını gören, katı kurallarıyla bilinen ancak vicdan sahibi bir polis memuru olan John Dromor, bu durumu kabullenemez. Kendi sınırlarını ve görev çizgisini zorlayarak, Teena’ya hem psikolojik hem de hukuki anlamda destek olmaya karar verir. Bethie’nin tanıklığına güvenen Dromor, davayı tekrar açmak için kişisel bir savaş başlatır.
Bu süreçte hem adalet sisteminin çürümüşlüğüyle hem de saldırganların yarattığı tehditlerle yüzleşmek zorunda kalan Dromor ve Teena, karanlığın içinde bir ışık bulmaya çalışır. Gerilim, dram ve adalet temalarını işleyen bu hikâye, sistemin çaresiz bıraktığı bir annenin ve inançla hareket eden bir polisin mücadelesini gözler önüne seriyor.